Sadece Türk tarihine dair değil,genel olarak tüm tarihi romanları okumayı severim. Ama tabii beğenmem için bazı kurallarım var.
- Kitabın dili akıcı olmalı, kuru olmamalı.
- Kitap çeviri ise Türkçesi iyi olmalı.
- Yazar anlattığı tarihi döneme hakim olmalı.
- Döneme dair detaylar olmalı.
Ben Gregory'nin kitaplarını okumaya Zeynep doğduktan sonra başladım. Zeynep'i emzirmek için uzun süre aynı koltukta oturuyordum ve Gregory'nin akıcı kitapları bu süreyi geçirmek için idealdi.
Yazarın Tudor dönemini anlatan tüm kitaplarını okudum. 8. Henry'nin abisinin eşiyle evlenip kral olmasını ama lanetlenmiş olduğunu düşünüp acı çekmesini, Catherine of Aragon'un maceralı başlayan ama büyük acıyla biten hayatını adım adım okudum. Henry'nin ardı ardına evlenip, eşlerini öldürtmesini, Anne Boleyn ile tutkulu aşkını, Bakire Kraliçe Elizabeth'in inanılmaz hikayesini büyük zevkle takip ettim.
Kısacası Tudor hanedanına hakimim:) İngiliz soylularının iktidar savaşlarını, komplolarını, birbirinin ardından iş çevirmesini , din yüzünden dökülen kanı, kadının mal olarak alınıp satılmasını öğrendim. İngiliz demokrasisinin nasıl kanlı bir geçmişe sahip olduğunu gördüm.
Gregory zaman zaman tekrara düşşe de okunması kolay, detaylara hakim ve kalemi işlek bir yazar. Ayrıca kitaplarında hep kadın karakterler başrolde. Tarih kitaplarında arka planda olan kadınlar onun kitaplarının ana kahramanı.
Şu anda Tudor hanedanı öncesi dönemi anlatan kitaplar yazıyor. İngiliz tarihinde 'War of Roses'(Güllerin Savaşı) olarak bilinen dönemi anlatıyor. Bu dönem, aslında kuzen olan York ve Lancaster ailelerinin neden olduğu bir iç savaş dönemi. York'un simgesi beyaz gül, Lancaster'ınki ise kırmızı gül.
Ben en son 'The Red Queen'i okudum. Ünlü 8. Henry'nin büyük annesi Margaret'in hikayesini anlatıyor. Hayatını oğlu 7. Henry'i tahta geçirmeye adayan Margaret'in hikayesi iktidar, komplo, güç, kan, din konularını işliyor. Her zamanki Philippa Gregory tarzıyla. Tarihi kitap sevenlere tavsiye edilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder