15 Aralık 2021 Çarşamba

Kafamızın içindeki dırdırcı sesi nasıl dizginleriz?

 Kafanızın içindeki ses size ne diyor? Hepimizin, bizimle durmadan konuşan bir iç sesi var. İnsanlar sürekli kendileriyle konuşuyorlar ve kendimizle yaptığımız bu sessiz sohbetler tüm hayat kalitemizi etkiliyor. 

Hepimiz kendimizle konuşuyoruz ve kendimizi dinliyoruz. İç ses insan zihninin en olağanüstü özelliklerinden biri ve bizi diğer canlılardan ayırıyor. İç sesimizin bize verdiği acı aslında bize yol gösteriyor.  Fakat bu iç ses kimi zaman bizi döven, acı çektiren hatta paralize eden bir hale bürünebiliyor? İç sesimizi dizginlemenin, kontrol edebilmenin ve bizi mutlu edebilecek şekilde kullanabilmenin bir yolu var mı? Kendimizle yaptığımız konuşmaların doğasını ne şekilde değiştirebiliriz?

Bilinçli zihni kontrol etme konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından Doktor Ethan Kross bu konuyla ilgili dünya çapında popüler olan bir kitap yazdı. Türkiye'de Domingo Yayınları tarafından basılan kitabı adı 'Geveze! 'Kafamızın İçindeki Dırdırcı Ses ve Onu Dizginlemenin Yolları' alt başlığıyla yayınlanan kitabı çok beğenerek okudum. Pratik önerilerle dolu olan kitabı, kaygı yaşayan ve kafasının içindeki dırdırcı sesten şikayet eden herkese tavsiye ederim. 




Kitaptaki araştırma ve bilgilere dair kısa notlar paylaşmak istedim. 

  • 21. yüzyılın en moda konularından olan içe dönme ve anda kalma tavsiyeleri herkese uygun değil. Hatta genel olarak kimseye uygun değil. Çünkü beyinlerimiz anda kalmaya uygun olarak evrimleşmemiş. Geçmişten ders almak ve geleceğe dair tehlikeleri düşündüğümüz için hayatta kalabilmiş bir cinsiz.  Yaşam süremizin ancak üçte birini gerçekten anı yaşayarak geçirebiliyoruz. Geri kalan zamanlarda zihnimiz geçmişte, gelecekte ya da olasılıklarda gezinip duruyor. O nedenle meditasyona oturup, anda kalamadığınız zaman kendinizi dövmeyin. 
  • Araştırmalara göre içe ve düşüncelere dönmek-özellikle endişeli zamanlarda- faydadan çok zarar getirebiliyor. Çoğu zaman düşüncelerimiz bizi düşüncelerimizin kıskacından kurtaramıyor. Aksine sinsi bir dırdırcı sesin doğmasına neden oluyor. Kendimizle yaptığımız konuşmaların şeklini ve doğasını değiştirmek ve sesin olumlu etkilerini hissetmek ise mümkün. 
  • Kafamızın içindeki ses çok hızlı ve sürekli konuşur. Araştırmalara göre kendimizle konuşma hızımız dakikada dört bin kelime. Normal konuşmada saatte altı bin kelime konuştuğumuzu düşünecek olursak kafamızın içinde bir makineli tüfekle yaşıyoruz diyebiliriz. 

İç sesimiz ona en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda-kaygılı/stresli anlarda dırdırcı sese dönüşür ve bizi baltalar. İşteki performansımızı ve sevdiklerimizle ilişkimizi etkiler. 

İç sesimiz denen sözel akış kişiliğimizi oluşturmak, hayatta kalmak ve karar vermek için çok önemli.İç sesimiz hem bir zayıflık hem de büyük bir güç.  Peki onu sakinleştirmek için neler yapabiliriz?

  • İç sesiniz dırdırcı hale geldiği zaman olaya çok yakından değil, uzaklaşıp geniş açıdan bakın. Kendinize ve içinde olduğunuz duruma uzaktan/dışardan bakın.Olayın içine gömülmeyin, mesafe alarak değerlendirin. Alevli bir şekilde değil, bir adım geriden bakarak değerlendirin. Zihinsel uzaklaşma ve geniş bakış sayesinde olasılıkları daha sakince değerlendirirsiniz. Başınıza gelen olayın bir arkadaşınızın başına geldiğini düşünün ve kendinize bir arkadaşınıza vereceğiniz tavsiyeleri verin. 
  • Zamanda yolculuk edin. Yaşadığınız sorunun 10 sene sonra sizin için ne kadar önemli olacağını düşünün. Ya da geçmişte üstesinden geldiğiniz sorunları düşünerek, şu anki sorunu da aşacağınızı hayal edin. 
  • Kendinize isminizle seslenin. Kendinizle konuşurken, isminizi kullanarak sanki başka biriyle konuşur gibi konuşun. Biliyorum biraz delirmiş gibi hissedeceğinizi düşünüyorsunuz ama araya mesafe koymak için çok işe yarıyor. 'Defne, ne yaptığının farkında mısın? Bir sakin ol' Hatta kendine böyle seslenmenin bir adı da varmış. 'İlleizm' deniyor ve başta kulağa kibirli gelse de insanın kendi duygularıyla arasına mesafe koymasını sağlıyor. Mesafeli iç konuşma, durumla aranıza da mesafe koymanızı sağlıyor. 
  • Doğaya çıkın. Doğada bulunmanın, açık alanlarda yürüyüş yapmanın psikoloji ve iç sesi sakinleştirmek üzerindeki etkisini hepimiz biliyoruz. İlginç olan bizzat içinde olamasak bile doğa fotoğraflarına bakmanın, videolarını seyretmenin bile olumlu etkisi olması. 
  • Çevrenizi düzenleyin. Bulunduğunuz ortamı derleyip, toplamanın hayatımızı kontrol edebiliyor olma hissimiz üzerinde büyük bir etkisi var. Yani büyük sınavlar öncesi aniden temizliğe girişiyor olmanız aslında son derece doğru bir hareket. 
  • Plasebo etkisinden yararlanın. Zihin hem kendinizi kötü hissettirebilir, hem de rahatlatabilir. Korku ve kaygılarınızı götürecek bir nesnenin varlığı ve faydası bilimsel olarak da ispatlanmış. Yani inanırsanız nazar boncuğunuz sizi gerçekten koruyabilir:) 

Kitapta bunlar dışında da pek çok öneri ve araştırma da var. Fiziksel temas, sevilen kişilerin fotoğraflarına bakmak, kendinizi yazarak ifade etmek gibi öneriler de var. Fakat ana konu içinde yaşadığınız ana ve duruma mesafe koyabilmek.

Zihnimiz ve iç sesimiz bizim en büyük gücümüz. Onu kontrol etmek her zaman mümkün ve faydalı olmasa da sakinleştirmek elimizde. Deneylerle kanıtlanan metodları öğrenmek için bu kitabı tavsiye ederim. 


1 Aralık 2021 Çarşamba

Moralinizi nasıl yüksek tutuyorsunuz?

Twitter en sevdiğim ve en çok vakit geçirdiğim sosyal mecra. Gündemi takip etmek, zekice ve esprili yorumları görmek için gün içinde sık sık kullanıyorum. 30 Kasım 2021günü o günkü genel ekonomik belirsizlikler ve felaket haberlerinin de etkisiyle bir twit attım. 

'Moralinizi nasıl yüksek tutuyorsunuz? Ciddi olarak soruyorum.'

Bu çok basit twit hiç beklemediğim bir etkileşim aldı. Üzerinden 24 saat geçmeden 1 milyon 700 binin üzerinde bir görüntülenmeye ulaştı ve sekiz yüzün üzerinde yorum aldı. Çok takipçili hesapların etkileşimi sayesinde ilk kez bu kadar yüksek bir etkileşim yaşadım. 

Twitter kullanıcıları çok büyük bir içtenlikle moral durumlarını ve kişisel olarak neler yaptıklarını paylaştılar. Ben de belki birilerine faydalı olur diye en çok gelen önerileri listelemek istedim. 

Öncelikle bu twitin aldığı etkileşim insanların morallerinin iyi olmadığını çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Gelen yanıtların büyük bir çoğunluğu 'Artık moralimi yüksek tutamıyorum. Hatta tutmaya yeltenmiyorum' minvalindeydi. Bu durumu işin profesyonelleri çok daha iyi değerlendirecektir eminim ama günümüzde endişe ve kaygının bu kadar yaygın olmasının geleceğe uzanan etkileri olacağını düşünüyorum. 

Gelelim yüksek tutmaya çalışanların neler yaptığına. 

  • Öncelikle egzersiz, müzik, dans, komedi dizisi izlemek ve dostlarla sohbet son derece önemli. 
  • Açık havada vakit geçirmek, negatif insanlardan uzak kalmak ve gündem haberlerini çok yakından takip etmemek de sık tercih ediliyor. 
  • Sanatla ya da bahçe ile uğraşıp elleri meşgul tutmak iyi bir moral aracı. 
  • Değiştiremeyecekleri gerçekleri kafaya takmamaya başlamak da çok önerildi. 
  • Çocuklarla vakit geçirmek ve onlarla ilgili hayaller de moralleri yükseltiyor. Evcil hayvanlar -özellikle kedi ve köpek- en büyük moral kaynağı. Kendisinin hayvanı olmayanlar kedi videosu izleyerek bile moral bulabiliyor. 
  • İçki içerek rahatlamak da sık tercih ediliyor. 
  • Ayrıca anti-depresan kullanımı da görebildiğim kadarıyla hayli yaygın. Zaten açıklanan raporlar da ülkemizde antideprasanların ne kadar yaygın kullanıldığını gösteriyor. 
  • Gelen ilginç metodlardan biri de aşık olmaktı. Aşık olunduğunda yaşanan sarhoş edici mutluluk hali sayesinde en zor günler bile mutluluk içinde geçebiliyor. 
  • Gülmek ve en önemlisi umudu korumak da moralimizi yüksek tutmanın yollarından. 
Kişisel mutluluğumuz tabii ki çevresel etkenlere ve dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu şartlara çok bağlı. İçimize dönmek, gerçeklerden kaçmak ya da bize etkisi yokmuş gibi davranmak mümkün değil. Ayrıca akılcı da değil. Zor günlerden geçtiğimizi bilerek, moralimizin bozulmasının da sağlıklı ve normal olduğunu anlamalıyız. Tüm zor zamanların elbet bir sonu olduğunu bilerek, moralimizi kendimize uyan yöntemlerle yüksek tutmaya çalışmalıyız. Çünkü her zaman umut vardır!