12 Kasım 2019 Salı

Uygarlıkların Batışı-Amin Maalouf

'Doğu Akdeniz'de ışıklar söndü ve gezegeni karanlık kapladı.'

Çok sevdiğim Lübnanlı yazar Amin Maalouf son kitabı Uygarlıkların Batışı'nda başta kendi memleketi Lübnan olmak üzere Doğu Akdeniz ülkelerinin ve sonrasında dünyanın en güçlü ülkelerinin daha iyi bir dünya yaratma fırsatını nasıl kaçırdığını anlatıyor.

Kendi ailesinin Mısır ve Lübnan geçmişinden yola çıkan Maalouf farklı kimliklerin birarada yaşadığı, çok renkli, çok kimlikli Doğu Akdeniz'in nasıl şiddete gömüldüğünü, bölündüğünü ve medeniyet ışığının giderek solduğunu anlatıyor.

Başka bir Ortadoğu mümkün müydü? Levant'ın entelektüel ve yaşamsal zenginlikleri nasıl yok oldu? Kimler hangi fırsatları harcadı?

İsrail'in zaferleri Arapları büyük bir utanca ve içe dönüşe sürüklerken İsrail'e de mutluluk ve huzur getirmedi. Başta Nasır olmak üzere laik Arap liderler güç kaybederken Müslüman Kardeşler yükselişe geçti. Zafer sarhoşluğu içindeki  İsrail için de barış içinde yaşama fırsatı kaçtı. Arapların yükselen öfkesi ve Batı'nın kibri içinde azınlıklar yok oldu, renkler soldu.

Oysa azınlıklar-tam tersine inanılsa da- içinde bulundukları toplum için faydalıdır. Gönderilmeleri her zaman azınlıklardan çok geride kalan topluluğa zarar vermiştir. Doğu Akdeniz'in çoğul topluluklarının dağılması tüm toplumları olumsuz etkiledi. Çünkü azınlıkların baskıya ve ayrımcılığa maruz kaldığı toplumda her şey çürür. Çünkü azınlıklara uygulananlar eninde sonunda tüm topluma uygulanır.

Maalouf'a göre başka bir Ortadoğu mümkündü ve fırsatlar neredeyse tüm aktörler tarafından harcandı. Şimdi ise aynı durum tüm dünya için geçerli. Dünyanın daha mutlu, huzurlu ve eşitlikçi bir yer olması için ele geçen fırsatlar yine tüm aktörler tarafından yıllar içinde harcandı ve harcanmaya da devam ediyor.

Komünist hareket tüm insanlığa muazzam vaadlerde bulundu ve hepsine ihanet etti. SSCB'nin çöküşüyle sadece komünist hareket değil ona sempati duyan diğer fikir akımları da etkinliğini yitirdi.

Soğuk Savaş'tan galip çıkan ABD ise demokrasi ideallerinin liderliğini yapamadı. 1979 yılında Thatcher ve Reagan'ın başa gelmesiyle gerçekleşen Muhafazakar Devrim tüm dünyayı etkiledi. Parasal açıdan kazançlı işlere toplumsal açıdan yararlı işlerden daha fazla değer verilmeye başlandı. Komünist devrim korkusuyla işçi sınıflarına verilen haklar ve eşitlik söylemler, geride bırakılmaya başlandı.

Hem komünistler hem de batılı devletler ideallerini harcadı. Tüm dünyaya örnek olabilecek Avrupa Birliği projesi çapsız politikacılar, kibirli yöneticiler ve yükselen popülizm nedeniyle iflas etme noktasına geldi.

1979 İran Devrimi, SSCB'nin bitmek bilmeyen Afganistan savaşı ve Opec petrol krizi günümüz dünyasını şekillendirdi.

Bilim saptırıldı, idealler bozuldu, insanlığı özgürleştireceği iddia edilen her şey bizi köleleştirdi.

İnsanlık inşa ettiği her şeyi tehlikeye atacak bir çark içine girdi. Şu anda da bu çarktan çıkmayı sağlayacak bir yol, fikir ya da önder görünmüyor.

Maalouf o nedenle insanlığı hiç batmayacağı düşünülen ama aniden batan  Titanik'e benzetiyor. Sonun tabii ki  Titanik gibi olmasını istemediğini söylese de oldukça karamsar bir tablo çiziyor.

Hem tarihi hem de sosyolojik açıdan 20. yüzyıl  Doğu Akdeniz ve dünyanın değişimini anlatan Maalouf yazdığı olayların çoğuna kendi de tanıklık etmiş bir gazeteci. Sadece siyasi olayları değil teknolojinin yükselişi, robotların ve yapay zekanın iş hayatına etkisinden de değerlendiriyor.

Türkiye'nin de içinde bulunduğu çalkantıları kapsayan ve tüm bu bölünme-düşmanlaşma sürecini tarihi bir perspektife oturtan önemli bir kitap. Kaçan fırsatlar ve yaşanabilecek güzel hayatlar için insan hayıflanmadan edemiyor.


Uygarlıkların Batışı-Amin Maalouf-YKY- Çeviren:Ali Berktay



2 yorum:

  1. Merhaba. Katkınız için teşekkürler. Ben aynı durumu yaşamadım ama belki çeviriyle de ilgisi vardır. Bir de aslında kitapta bir ana konuyu pek çok farklı örnekle anlatıyor. O nedenle de size dolambaçlı gelmiş olabilir. Selamlar

    YanıtlaSil